Kayıtlar

Alternatif Tanımlar ve Birtakım Düşünceler

özgürlük: ne kadar az şeye bağlı olduğunuzla ilgilidir. ne kadar çok şey yapabildiğiniz özgür olduğunuza değil varlıklı olduğunuza işaret eder. bağımlılıklar, takıntılar sizi tutan zincirlerdir. sadece kötü bağımlılıklar olarak düşünmeyelim. yeniye, çokluğa, kalabalıklara, beğenilmeye de bağımlılıklarımız olabilir. zincirlerden kurtulmanız ve özgürce yaşayabilmeniz güçlü bir iradeye ve sade bir hayata bağlıdır.  güç:  bir şeyi aradığınızda hızlı bir şekilde bulmanızla orantılıdır. sevgiyi, bilgiyi, samimiyeti en yakınlarınızda bulabiliyorsanız, arayarak zaman kaybetmiyorsanız güçlüsünüz. aynı zamanda kişinin kendi yapabilme yetilerinin ne kadar ilerde olduğuyla da doğrudan ilgilidir. çok fazla şeyi çok iyi yaparsanız güçlü olursunuz. bu, kimseye ihtiyaç duymadığınız anlamına gelmez, ama ihtiyaç duyduğunuz kişileri seçme şansını da size verir ki seçebilme kavramı doğrudan güçle ilgilidir. güçsüzler bir seçim şansları olmadan bir şeyle doğrudan karşılaşır. sonra karşılaştıkları bu duruml

Ne Oluyor?

                                                                                                                               Taş kalbini at da gel ne olur?                                                                                                                         Seni bana kat da gel ne olur?                                                                                                                                          Soner Sarıkabadayı Sen uyurken, uzanırken başka birinin hayatında ne oluyor? Sen her şeyden habersizken başka biri hayatının en önemli anını yaşıyor. Mesela anne oluyor, mesela evlilik teklifi ediyor, mesela rüyasında sevdiği birini görüyor. Sen bomboş bir işle uğraşırken dışarda ne oluyor? biri birini dövüyor, biri birinden kaçıyor, biri birinden sigara istiyor. Sen bunların hiçbirinde etki sahibi değilken dünyada dünya kadar şey oluyor.  Senin dünyayla ilişkin aldığın nefes kadar değil aslında: hayatta kalmak ve yaşamak farkı. tabi ki bu bir kliş

İnsan, Gitar, Gitarımsı

İnsan istediğine benzeyen bir varlık. İsteğiyle var oluyor hayatta. Bir şeyler isteyemediğinizi hayal edin? Bu halin sizi şarj aleti yaptığını rahatlıkla anlayabilirsiniz. İnsanın istediğine benzemesi şu mekanizmalarla ortaya çıkıyor: - İstediğin şeye ulaşmak için gösterdiğin çaba seni "o" yapmaya başlıyor. Mesela, gitar çalmak isteyen insanın gitara olan meyli, eline alıp çalmaya başlaması ve bundan aldığı haz o kişiyi çalmayı beceremese de değiştiyor. peki insan gitar mı oluyor? Hayır ama gitarımsı bir hale bürünüyor. - İstediğine ulaşmak sende bir başarma aşkı da meydana getirir. Bu isteğin kuvvetine göre de artar. Başarma hırsının insanın kafasında dolandırdığı kelimelere etkisi mağlumdur. Yani iyi bir üniversite kazanmak isteyen bir birey günün önemli bir vaktini o universitenin adıyla yaşar. Üsteki örneğimize dönersek, bireyin beyninde "gitar, gitar, gitar" dönmeye başlar. Bu da insanı gitar yapmasa da gitarımsı yapar. - Son olarak çevren isted

Olamamak

                                                                                                                  "Üryan geldim gene üryan giderim"                                                                                          Karacaoğlan 65 yaşındayım. Ve duruldum.  Yazacak pek bir şeyim kalmadı. Halbuki yazılacaklar ne kadar da birikti. Anlatılacak o kadar çok olay var ki. Konuşulacak o kadar şey... Bazılarının dediğinin aksine nasıl geçtiğini anlamadığım değil nasıl geçtiğini çok iyi anladığım ama yaptıklarıma anlam verme arayışında bir altmış beş yıl. Yine denilenin aksine hayat kısa değil bir hayli uzun. Küçüktüm, bilmiyordum. Büyüdüm, bulamadım.Ve şimdi de olamadığımı fark ettim. Neyimi mi ? Cevap insanın kendisinde, olmak istediğinde. Benim cevabımda kendimde saklı. Yani kendim gibi olamadım, içimdekini bilemedim ve aradığım sırrı bulamadım... Evet, bunlar benim nesnelerim. Yapamadıklarımın adları. Altmış beş iyi bir yaş. Belki de en iyisi yaşadıklarım

Bulamamak

                                                                                  "Geç buldum tez yitirdim. Hala ona yanaram."                                                                                             İbrahim Tatlıses 32 yaşındaydım. Ve bir kızım vardı. Gözlerim hala yeşildi ama gördüklerim değişmişti. İşe gidiyordum çünkü para kazanmanın önemli bir şey olduğunu öğrenmiştim. 15 yaşında bundan pek haberim yoktu. Sonraları iyi para kazanmanın da ayrıca önemli bir şey olduğunu keşfettim. Bu kadar parayla alakalı konuşan adamların hayatlarının yapay ve sıkıcı olduğunu da öğretti bana hayatım. Evet tek düze bir çizgide gidiyorum. Öyle ki samimi olmaya bile ihtiyacım yok. Sabah selam verdiğim ve günaydın dediğim birkaç kişinin dışında sosyal anlamda bir faaliyetim de yok. Sanmayın ki bu bana mahsus bir şey. İnsan bu yaşlarında güveneceği insan bulmakta zorlanıyor, eskiden güvendiklerine de şimdi ne kadar güvenmesi gerektiğinin farkında. Yani işin doğrusu şu

Bilememek

                                                                                                                                                       "la vraie vie est absente!"                                                                                                                                       Arthur Rimbaud 15 yaşındaydım.Ve birçok şeyin farkında olduğumu düşünüyordum. Gözüm karaydı. Gözlerim yeşildi ama gözüm karaydı. Bir liseye başlıyordum. Dünyadaki olayların nasıl işlediğini çözdüğüme emindim. On beş yaşındaydım ama bilinmesi gereken her şeyi biliyordum. Öğrenebileceğim pek de fazla bir şey kalmamıştı bu hayatta. Liseyi dışarıda okuyacak kadar da kendime güveniyordum. İçimde tedirginlik yok muydu? Tabi ki vardı. Ama ben bunun üstesinden gelebilecek bir delikanlıydım. İstanbul mu? Onu da halledebilirdim. İyi bir liseyi kazanmıştım. Belki en iyisine gidememiştim ama en iyilerinden birindeydim. Tanıdığım kimsecikler yoktu. İlk gün insanlara

Bir Meçhul Alemdir Hayat Gibi

   İnsanın yaşama motivasyonları içerisinde en önemli yerlerden birini kaplayan şey de sırdır. Sır gizemlerin oluşturduğu hakikattir, gerçektir, marifettir.  Somutlarsak, bir insanın evleneceği kişiyi bilmemesi ve evlendiği güne kadar da bu gerçeğe ulaşamaması muhteşem bir sırdır. Bu pencereden baktığımızda yaşamanın, hayatta kalmanın da sırlarla çevrili bir yapıda olduğunu görüyoruz. Bunlar gibi ölüm de bir sırdır. Ve mutlaktır. Evlilikten farkı kesinlikle gerçekleşecek oluşudur. Ama ölüm insana yaşama motivasyonu verebileceği gibi kaygı da yükler. Konuyu çok da dağıtmadan devam edersek, insan hayatında birçok değişik olay olur. En basitinden bir güne sabah erken kalkıp başlamanızla, geç kalkarak başlamanız arasında bir gününüzü belirleyecek kadar farklı olay saklıdır. Bir ömre bakıldığında da sevilecek kişinin bulunması, girilecek işin seçilmesi, hasta olunması ve çocuklar... Adeta bir bulmacanın soruları gibidir. Ve bu bulmacayı çözmeye çalışmak insana acayip bir haz ve gayret verir